M
Marsbahis
Administrator
Yönetici
Bir türlü karar verememek...
İki karar arasında gidip gelmek.
Neden öyle veya böyle düşündüğünü insanın bir türlü çözememesi...
Kafanın karışması... Beynin geleceği okuyamaması...
Bütün bunlar nedendir...
Psikolog Acar Baltaş’ın “Akılsız Duyguların Cezasını Kararlar Çeker” adlı kitabını raftan indirip okurken bizi yöneten beynimizi pek tanımadığımızı anlıyoruz. Bunun da faturası hem insana hem topluma çok ağır çıkıyor. Diyor ki yazar: “İnsan beyni verdiği tepkileri ve aldığı kararları iki ayrı bölgede işlemden geçirir. Bunlardan biri ‘düşünen beyin’dir. Düşünen beyin, akıllı, planlayan, yönlendiren, uzun vadeye odaklanan, kontrollü ama zayıf ve yavaştır.
Diğer bölge ise ‘hisseden beyin’dir. Hisseden beyin kısa vadeye odaklı, tembel, heyecanlı, düşüncesiz ancak güçlü ve hızlıdır. Özellikle haz, çıkar, tehlike ve tehdit içeren durumlarda kararlarımızı bilincimize yani ‘düşünen beyin’e başvurmadan veririz. Sonuçta düşünen beyne sadece verilen yanlış kararları savunacak gerekçeler üretmek kalır.”
İş hayatında da siyasette de örneklerini görüyoruz bu yorucu ikilemin.
MATEMATİK
Matematik çoğumuza zor gelir, “Bu neye yarar ki?” der dururuz...
Prof. Ali Nesin matematik neye yarar sorusuna yanıt veriyor:
“İçinde belli bir düzen olan, belli bir denge olan her yapı matematikle anlaşılır.
Matematiğin yetmediği yerde felsefeye, inanca, ilkelere başvurulur. Ama matematiğin yettiği yerde başka bir şeye başvurana yobaz denir.
Örneğin bir binanın Richter ölçeğinde kaç derece depreme dayanıklı olacağını binayı sallayarak değil, bir iki alan çalışması yaptıktan sonra, masa başında, hesap kitapla, yani matematikle anlarız...
Matematikte tek bir doğru vardır. Bu sayede matematikte kavga döğüş olmaz, tartışma olur, fikir teatisi olur, ikna çabası olur.
Siz hiç karşısındakinin bacağını ısıran, rakibine uçan tekme atan matematikçi gördünüz mü? Ben de görmedim.
Peki ya siyasetçi gördünüz mü...
Emin olun ki o siyasetçi matematik bilmiyordur...”
BAHİS
TFF’nin temiz futbol çabalarını takdir ediyoruz ama...
Şunları da düşünmeden edemiyoruz...
Bahis soruşturmasında hakemler incelendi sıra futbolculara geldi.
Bu araştırmalardan bir şey çıkar mı?
Futbolcu aptal mı?
Diyelim kasıtlı olarak kırmızı kart görecek veya kendi kalesine gol atacak... Böylece bahisten para kaldıracak...
Bu adam kendi adıyla bahis oynar mı?
Yoksa ortak olduğu bir arkadaşına mı oynatır?
Aynı şey hakemler için de geçerli.
Kendi adlarıyla bahis oynayıp maç içinde şike yapmazlar.
Başkalarına oynatırlar...
Bu arada...
Bahis oynamayıp
Maç öncesi adresine “çikolata kutusu”! gönderilen hakemi nasıl enseleyeceksiniz? Zor iş bunlar…
YAŞAYIN
Brezilyalı Onkolog, Prof. Drauzio Varela’nın yaşam hakkındaki düşünceleri sosyal medyada sıkça karşımıza çıkıyor. Diyor ki:
“Bir konuda tepki vermeden önce derin bir nefes alın.
Konuşmadan önce… dinleyin.
Eleştirmeye başlamadan önce... kendinize bakın.
Yazmadan önce düşünün.
Ölmeden önce... yaşayabileceğiniz en güzel hayatı yaşayın!!
En iyi ilişki, mükemmel insanla değil, mümkün olduğunca güzel yaşamayı öğrenmiş ve öğrenmekte olan insanlarla kurulur.
Başkalarının kusurlarını fark edin... ama aynı zamanda onların güçlü yönlerine de hayranlık duyun ve onları övün.
Mutlu olmak istiyorsanız, birini mutlu etmelisiniz.
Bir şey almak istiyorsanız, önce kendinizden bir şey vermelisiniz.
Kendinizi iyi insanlarla çevrelemeniz ve onlardan biri olmanız gerekiyor.
Zor anlarınızda, gözlerinizde yaşlar bile olsa gülümseyin.”
POLEMİK
Güzel sözdür:
“Siyasetteki ayak oyunları uzaktan bakınca halka hizmet yarışı gibi görünür.”
Siyasetçi dediğin laf değirmenidir.
Konuşmayı sever.
Polemik fırsatı çıkarsa daha da keyiflenir.
Çünkü polemik kolaydır. Onu özlü konulara girmekten kurtarır.
Su sorunu nereden kaynaklanıyor, nasıl çözülür?
Üretimi nasıl arttırabiliriz?
Tarımı ayağa kaldırmak için ne gibi önlemler alınmalı?
Ulaşımı ve taşımayı nasıl ucuzlatabiliriz?
Yatırımda önceliği hangi alanlara vermeli?
Konut sorununu çözmek için neler yapılmalı?
Çağdaş eğitimde hangi yeniliklere odaklanmalı?
Sağlık nerede aksıyor, çözüm için hangi adımlar atılmalı?
Siyasetçiler bu tartışmalara girmedikleri gibi akşamları ekranlarda da bu konuların tartışıldığını göremezsiniz.
Lafla vakit geçirmek bizim gibi ülkelerde herkesin kolayına gelir.
Halk ise bekler de bekler:
“Sıra benim sorunlarımı konuşmaya ne zaman gelecek?”
İki karar arasında gidip gelmek.
Neden öyle veya böyle düşündüğünü insanın bir türlü çözememesi...
Kafanın karışması... Beynin geleceği okuyamaması...
Bütün bunlar nedendir...
Psikolog Acar Baltaş’ın “Akılsız Duyguların Cezasını Kararlar Çeker” adlı kitabını raftan indirip okurken bizi yöneten beynimizi pek tanımadığımızı anlıyoruz. Bunun da faturası hem insana hem topluma çok ağır çıkıyor. Diyor ki yazar: “İnsan beyni verdiği tepkileri ve aldığı kararları iki ayrı bölgede işlemden geçirir. Bunlardan biri ‘düşünen beyin’dir. Düşünen beyin, akıllı, planlayan, yönlendiren, uzun vadeye odaklanan, kontrollü ama zayıf ve yavaştır.
Diğer bölge ise ‘hisseden beyin’dir. Hisseden beyin kısa vadeye odaklı, tembel, heyecanlı, düşüncesiz ancak güçlü ve hızlıdır. Özellikle haz, çıkar, tehlike ve tehdit içeren durumlarda kararlarımızı bilincimize yani ‘düşünen beyin’e başvurmadan veririz. Sonuçta düşünen beyne sadece verilen yanlış kararları savunacak gerekçeler üretmek kalır.”
İş hayatında da siyasette de örneklerini görüyoruz bu yorucu ikilemin.
MATEMATİK
Matematik çoğumuza zor gelir, “Bu neye yarar ki?” der dururuz...
Prof. Ali Nesin matematik neye yarar sorusuna yanıt veriyor:
“İçinde belli bir düzen olan, belli bir denge olan her yapı matematikle anlaşılır.
Matematiğin yetmediği yerde felsefeye, inanca, ilkelere başvurulur. Ama matematiğin yettiği yerde başka bir şeye başvurana yobaz denir.
Örneğin bir binanın Richter ölçeğinde kaç derece depreme dayanıklı olacağını binayı sallayarak değil, bir iki alan çalışması yaptıktan sonra, masa başında, hesap kitapla, yani matematikle anlarız...
Matematikte tek bir doğru vardır. Bu sayede matematikte kavga döğüş olmaz, tartışma olur, fikir teatisi olur, ikna çabası olur.
Siz hiç karşısındakinin bacağını ısıran, rakibine uçan tekme atan matematikçi gördünüz mü? Ben de görmedim.
Peki ya siyasetçi gördünüz mü...
Emin olun ki o siyasetçi matematik bilmiyordur...”
BAHİS
TFF’nin temiz futbol çabalarını takdir ediyoruz ama...
Şunları da düşünmeden edemiyoruz...
Bahis soruşturmasında hakemler incelendi sıra futbolculara geldi.
Bu araştırmalardan bir şey çıkar mı?
Futbolcu aptal mı?
Diyelim kasıtlı olarak kırmızı kart görecek veya kendi kalesine gol atacak... Böylece bahisten para kaldıracak...
Bu adam kendi adıyla bahis oynar mı?
Yoksa ortak olduğu bir arkadaşına mı oynatır?
Aynı şey hakemler için de geçerli.
Kendi adlarıyla bahis oynayıp maç içinde şike yapmazlar.
Başkalarına oynatırlar...
Bu arada...
Bahis oynamayıp
Maç öncesi adresine “çikolata kutusu”! gönderilen hakemi nasıl enseleyeceksiniz? Zor iş bunlar…
YAŞAYIN
Brezilyalı Onkolog, Prof. Drauzio Varela’nın yaşam hakkındaki düşünceleri sosyal medyada sıkça karşımıza çıkıyor. Diyor ki:
“Bir konuda tepki vermeden önce derin bir nefes alın.
Konuşmadan önce… dinleyin.
Eleştirmeye başlamadan önce... kendinize bakın.
Yazmadan önce düşünün.
Ölmeden önce... yaşayabileceğiniz en güzel hayatı yaşayın!!
En iyi ilişki, mükemmel insanla değil, mümkün olduğunca güzel yaşamayı öğrenmiş ve öğrenmekte olan insanlarla kurulur.
Başkalarının kusurlarını fark edin... ama aynı zamanda onların güçlü yönlerine de hayranlık duyun ve onları övün.
Mutlu olmak istiyorsanız, birini mutlu etmelisiniz.
Bir şey almak istiyorsanız, önce kendinizden bir şey vermelisiniz.
Kendinizi iyi insanlarla çevrelemeniz ve onlardan biri olmanız gerekiyor.
Zor anlarınızda, gözlerinizde yaşlar bile olsa gülümseyin.”
POLEMİK
Güzel sözdür:
“Siyasetteki ayak oyunları uzaktan bakınca halka hizmet yarışı gibi görünür.”
Siyasetçi dediğin laf değirmenidir.
Konuşmayı sever.
Polemik fırsatı çıkarsa daha da keyiflenir.
Çünkü polemik kolaydır. Onu özlü konulara girmekten kurtarır.
Su sorunu nereden kaynaklanıyor, nasıl çözülür?
Üretimi nasıl arttırabiliriz?
Tarımı ayağa kaldırmak için ne gibi önlemler alınmalı?
Ulaşımı ve taşımayı nasıl ucuzlatabiliriz?
Yatırımda önceliği hangi alanlara vermeli?
Konut sorununu çözmek için neler yapılmalı?
Çağdaş eğitimde hangi yeniliklere odaklanmalı?
Sağlık nerede aksıyor, çözüm için hangi adımlar atılmalı?
Siyasetçiler bu tartışmalara girmedikleri gibi akşamları ekranlarda da bu konuların tartışıldığını göremezsiniz.
Lafla vakit geçirmek bizim gibi ülkelerde herkesin kolayına gelir.
Halk ise bekler de bekler:
“Sıra benim sorunlarımı konuşmaya ne zaman gelecek?”