M
Marsbahis
Administrator
Yönetici
Eski başkan Hasan Arat ile divan kurulu eski başkanı Tevfik Yamantürk'ün kürsüde birbirlerine girdikleri divan toplantısından sonra, "Efendi Beşiktaş sizlere ömür!" başlıklı bir yazı kaleme almıştım. Yazının bir paragrafında şu ifadeler vardı:
"Yıllar önce pek meşhur, 'Ahmet Dursun, Seba gitsin' tezahüratlarının tarihi İnönü Stadı'ndan yükseldiği günlerde, 'Efendi Beşiktaş'ın tabutuna ilk çiviler çakılmıştı. Son Divan Kurulu toplantısında şahit olduklarımızla birlikte defin işlemi tamamlandı, 'Efendi Beşiktaş' sonsuzluğa uğurlandı..."
Olaylı divan kurulu toplantısının üzerinden yaklaşık 7 ay geçti ve maalesef Beşiktaş'taki kimlik erozyonu hiç hız kesmedi. Seçimli genel kurullar, divan kurulu toplantıları, idari ve mali kongreler... Hiç fark etmiyor, Beşiktaş'ın kurumsal kimliği her buluşmada kan kaybediyor...
Yeni statla, şampiyonluklarla, Şampiyonlar Ligi'ndeki tarihi başarılarla Beşiktaş'a resmen çağ atlatan Başkan Fikret Orman'a yapılanları herkes biliyor. Sayın Orman'a söylenenleri ben buraya yazmaya utanıyorum! Olacak iş mi, her şey bu kadar basit mi!
Beğenirsiniz veya beğenmezsiniz ama Başkan Hasan Arat'a yapılanlar da kara bir leke olarak tarihe geçti.
Peki geçen hafta gerçekleşen olağan idari ve mali genel kurulda Başkan Serdal Adalı'ya yaşatılanlar net bir çirkinlik değil miydi?
Her şeye ve herkese muhalif olan ilginç bir grup var Beşiktaş'ta. Hiç kimseyi, hiçbir işi beğenmiyorlar. Parayı bastırıp üye oluyorlar, genel kurul üyesi sıfatıyla toplantılara katılarak hiçbir kural tanımadan herkese bağırıp, çağırıyorlar.
Üstelik yaş ortalamaları da 25-30 civarında. Henüz doğru düzgün iş güç sahibi bile olmayan bu kişiler önlerine çıkanı ezmeye, itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar.
Bu kişilerin bir bölümü net olarak organize hareket ediyor. Zaten Başkan Serdal Adalı da bunu açıkladı. Belli bir gruba üye olmayanlar da rüzgara kapılarak savrulup duruyorlar.
Fakat bu rüzgar büyük bir hızla fırtınaya dönüşüyor. Sonra kasırga oluyor, yıkıyor, parçalıyor. Neticede olan Beşiktaş'a oluyor. Kulübün kimliği çok ciddi bir erozyona uğruyor.
Beşiktaş'ta başkanlık seçimleri, divan kurulu toplantıları, tüzük tadil oturumları, idari ve mali kongreler eski yıllarda son derece çağdaş bir atmosferde gerçekleştirdi. İnsanlar birbirlerine aynı gemide olmanın, aynı asil renklere gönül vermenin huzuruyla sevgi ve saygıyla bakardı.
Bana göre Beşiktaş Kulübü Onursal Başkanı Süleyman Seba'nın bıraktığı en büyük miras, efendilik ve saygıydı. Fakat aradan geçen sadece 11 yılda Beşiktaş'ta ne efendilik kaldı, ne de saygı.
İşin özeti vakit çok geç olmadan Beşiktaş'ta kongre üyeliği kriterleri değişmelidir. Yıllık kontenjanlar ciddi biçimde azaltılmalıdır. Mevcutta üye olan ancak bu sıfatı taşımaya müsait olmayanlar da bana göre üyelikten çıkarılmalıdır.
Beşiktaş'ın son yıllardaki tek sorunu sportif başarısızlık değildir. Beşiktaş sportif başarıyla birlikte doğru adımlarla eski kimliğini de yeniden kazanmalıdır. Sportif başarı elbette yeniden elde edilir. Fakat bir kere kaybolursa, kurumsal kimliğin geri döndüğü görülmüş şey değildir.
"Yıllar önce pek meşhur, 'Ahmet Dursun, Seba gitsin' tezahüratlarının tarihi İnönü Stadı'ndan yükseldiği günlerde, 'Efendi Beşiktaş'ın tabutuna ilk çiviler çakılmıştı. Son Divan Kurulu toplantısında şahit olduklarımızla birlikte defin işlemi tamamlandı, 'Efendi Beşiktaş' sonsuzluğa uğurlandı..."
Olaylı divan kurulu toplantısının üzerinden yaklaşık 7 ay geçti ve maalesef Beşiktaş'taki kimlik erozyonu hiç hız kesmedi. Seçimli genel kurullar, divan kurulu toplantıları, idari ve mali kongreler... Hiç fark etmiyor, Beşiktaş'ın kurumsal kimliği her buluşmada kan kaybediyor...
Yeni statla, şampiyonluklarla, Şampiyonlar Ligi'ndeki tarihi başarılarla Beşiktaş'a resmen çağ atlatan Başkan Fikret Orman'a yapılanları herkes biliyor. Sayın Orman'a söylenenleri ben buraya yazmaya utanıyorum! Olacak iş mi, her şey bu kadar basit mi!
Beğenirsiniz veya beğenmezsiniz ama Başkan Hasan Arat'a yapılanlar da kara bir leke olarak tarihe geçti.
Peki geçen hafta gerçekleşen olağan idari ve mali genel kurulda Başkan Serdal Adalı'ya yaşatılanlar net bir çirkinlik değil miydi?
Her şeye ve herkese muhalif olan ilginç bir grup var Beşiktaş'ta. Hiç kimseyi, hiçbir işi beğenmiyorlar. Parayı bastırıp üye oluyorlar, genel kurul üyesi sıfatıyla toplantılara katılarak hiçbir kural tanımadan herkese bağırıp, çağırıyorlar.
Üstelik yaş ortalamaları da 25-30 civarında. Henüz doğru düzgün iş güç sahibi bile olmayan bu kişiler önlerine çıkanı ezmeye, itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar.
Bu kişilerin bir bölümü net olarak organize hareket ediyor. Zaten Başkan Serdal Adalı da bunu açıkladı. Belli bir gruba üye olmayanlar da rüzgara kapılarak savrulup duruyorlar.
Fakat bu rüzgar büyük bir hızla fırtınaya dönüşüyor. Sonra kasırga oluyor, yıkıyor, parçalıyor. Neticede olan Beşiktaş'a oluyor. Kulübün kimliği çok ciddi bir erozyona uğruyor.
Beşiktaş'ta başkanlık seçimleri, divan kurulu toplantıları, tüzük tadil oturumları, idari ve mali kongreler eski yıllarda son derece çağdaş bir atmosferde gerçekleştirdi. İnsanlar birbirlerine aynı gemide olmanın, aynı asil renklere gönül vermenin huzuruyla sevgi ve saygıyla bakardı.
Bana göre Beşiktaş Kulübü Onursal Başkanı Süleyman Seba'nın bıraktığı en büyük miras, efendilik ve saygıydı. Fakat aradan geçen sadece 11 yılda Beşiktaş'ta ne efendilik kaldı, ne de saygı.
İşin özeti vakit çok geç olmadan Beşiktaş'ta kongre üyeliği kriterleri değişmelidir. Yıllık kontenjanlar ciddi biçimde azaltılmalıdır. Mevcutta üye olan ancak bu sıfatı taşımaya müsait olmayanlar da bana göre üyelikten çıkarılmalıdır.
Beşiktaş'ın son yıllardaki tek sorunu sportif başarısızlık değildir. Beşiktaş sportif başarıyla birlikte doğru adımlarla eski kimliğini de yeniden kazanmalıdır. Sportif başarı elbette yeniden elde edilir. Fakat bir kere kaybolursa, kurumsal kimliğin geri döndüğü görülmüş şey değildir.