M
Marsbahis
Administrator
Yönetici
İlgili ilgisiz hemen her konuşanın aksine, Gebze’deki bina çökmedi; devrildi. Çünkü zeminle bağlantısını sağlayan ve yapının ağırlık merkezinin taban alanı içinde tutulmasını sağlayan bir bodrum katı yoktu.
Yedi katlı, yani en az 21 metre yüksekliğindeki bir yapının, en az 4 metre derinliğinde bir bodrum katı olması gerekir. Gerek mimarlık gerekse inşaat mühendisliği eğitiminde okutulan statik ve betonarme derslerinde, hocalar sık sık bir yapının yüksekliğinin en az beşte biri kadar bodrum kat yapılması gerektiğini söylerler.
Kocaeli’nin Gebze ilçesinde çöken 7 katlı binada5kişilik aileden sadece 18 yaşındaki çocuk sağ kurtulabildi.
Gerek 1999 depremleri gerekse 2023 depremleri sırasında yıkılan çok sayıda binanın ne yazık ki bodrum katı yoktu. Özellikle Antakya’da bir binanın çökmeyip yanındaki binaların üzerine doğru devrildiğini görmüştük; çünkü bu binaların zeminle olan bağlantıları neredeyse hiç yoktu. Gebze’de devrilen binanın fotoğraflarına baktığımızda ise, yapının çok ince bir zemin kat betonu üzerine inşa edildiğini ve muhtemelen yalnızca asansör çukuru olarak kullanılan küçük bir bodruma sahip olduğunu görmekteyiz.
Çekilen fotoğraflarda, binanın çökmeyip boylu boyunca devrildiği görülmektedir. Elbette bu ağırlıktaki bir yapının, devrilme sonucu ortaya çıkan enerji nedeniyle kolon ve kirişleri patlayacak ve dağılacaktır. Bu görüntülere bakarak yapının beton kalitesinin yetersiz, demir bağlantılarının hatalı olduğu hükmüne varmak; esas problemi görmezden gelmek ve gelecekte önüne geçmektir.
Deprem riski taşıyan ülkelerin yapı yönetmeliklerinde yer alan olmazsa olmaz hükümlerden biri, yapı yüksekliğinin en az beşte biri kadar bodrum yapılması mecburiyetidir. Deprem yönetmeliği çeşitli kereler değişmiş olmasına rağmen bu hüküm ne yazık ki görmezden gelinmekte ve büyük risklerin oluşmasının önüne geçilememektedir. Çünkü bazı bölgelerde zemin kayalık, bazı bölgelerde ise zemin suyu yüksek olduğundan bodrum kat yapmanın maliyeti artmaktadır. Özellikle zemin suyunun yüksek olduğu bölgelerde, hafriyat çukurunda toplanan suyun boşaltılması ve yapılan imalatın suya karşı yalıtılması yapı maliyetini yükseltmekte, bu da bodrum kat yapımından kaçınılmasına yol açmaktadır.
Yönetmeliklerde bu konuda açık bir hüküm bulunmamasına karşın, bilim bize yüksek binalarda mutlaka bodrum kat yapılması gerektiğini söylemektedir. Bu nedenle, bodrum katı bulunmayan ve üç katı geçen yükseklikteki binaların deprem riskini bir kenara bıraksak bile zemin sıvılaşmasına karşı da risk taşıdığı acı bir şekilde anlaşılmıştır. Ruhsat projesi onaylı, iskân alınmış bir binanın devrilmesi, bu yapının projesini hazırlayan, projesini onaylayan, bu yapıyı inşa eden ve iskân veren kişilerin sorumluluğundadır.
En kısa süre içinde, deprem yönetmeliğinde yapılacak düzenlemelerle, yapıların yüksekliklerinin en az beşte biri kadar bodrum yapılması ve suya karşı yalıtım mecburiyeti getirilmelidir. Eğer olayları doğru biçimde teşhis etmezsek, onları tedavi etmenin de mümkün olmadığını artık anlamamız gerekiyor.
İlgili ilgisiz hemen her konuşanın aksine, Gebze’deki bina çökmedi; devrildi. Çünkü zeminle bağlantısını sağlayan ve yapının ağırlık merkezinin taban alanı içinde tutulmasını sağlayan bir bodrum katı yoktu.
Yedi katlı, yani en az 21 metre yüksekliğindeki bir yapının, en az 4 metre derinliğinde bir bodrum katı olması gerekir. Gerek mimarlık gerekse inşaat mühendisliği eğitiminde okutulan statik ve betonarme derslerinde, hocalar sık sık bir yapının yüksekliğinin en az beşte biri kadar bodrum kat yapılması gerektiğini söylerler.
Gerek 1999 depremleri gerekse 2023 depremleri sırasında yıkılan çok sayıda binanın ne yazık ki bodrum katı yoktu. Özellikle Antakya’da bir binanın çökmeyip yanındaki binaların üzerine doğru devrildiğini görmüştük; çünkü bu binaların zeminle olan bağlantıları neredeyse hiç yoktu. Gebze’de devrilen binanın fotoğraflarına baktığımızda ise, yapının çok ince bir zemin kat betonu üzerine inşa edildiğini ve muhtemelen yalnızca asansör çukuru olarak kullanılan küçük bir bodruma sahip olduğunu görmekteyiz.
Çekilen fotoğraflarda, binanın çökmeyip boylu boyunca devrildiği görülmektedir. Elbette bu ağırlıktaki bir yapının, devrilme sonucu ortaya çıkan enerji nedeniyle kolon ve kirişleri patlayacak ve dağılacaktır. Bu görüntülere bakarak yapının beton kalitesinin yetersiz, demir bağlantılarının hatalı olduğu hükmüne varmak; esas problemi görmezden gelmek ve gelecekte önüne geçmektir.
Deprem riski taşıyan ülkelerin yapı yönetmeliklerinde yer alan olmazsa olmaz hükümlerden biri, yapı yüksekliğinin en az beşte biri kadar bodrum yapılması mecburiyetidir. Deprem yönetmeliği çeşitli kereler değişmiş olmasına rağmen bu hüküm ne yazık ki görmezden gelinmekte ve büyük risklerin oluşmasının önüne geçilememektedir. Çünkü bazı bölgelerde zemin kayalık, bazı bölgelerde ise zemin suyu yüksek olduğundan bodrum kat yapmanın maliyeti artmaktadır. Özellikle zemin suyunun yüksek olduğu bölgelerde, hafriyat çukurunda toplanan suyun boşaltılması ve yapılan imalatın suya karşı yalıtılması yapı maliyetini yükseltmekte, bu da bodrum kat yapımından kaçınılmasına yol açmaktadır.
Yönetmeliklerde bu konuda açık bir hüküm bulunmamasına karşın, bilim bize yüksek binalarda mutlaka bodrum kat yapılması gerektiğini söylemektedir. Bu nedenle, bodrum katı bulunmayan ve üç katı geçen yükseklikteki binaların deprem riskini bir kenara bıraksak bile zemin sıvılaşmasına karşı da risk taşıdığı acı bir şekilde anlaşılmıştır. Ruhsat projesi onaylı, iskân alınmış bir binanın devrilmesi, bu yapının projesini hazırlayan, projesini onaylayan, bu yapıyı inşa eden ve iskân veren kişilerin sorumluluğundadır.
En kısa süre içinde, deprem yönetmeliğinde yapılacak düzenlemelerle, yapıların yüksekliklerinin en az beşte biri kadar bodrum yapılması ve suya karşı yalıtım mecburiyeti getirilmelidir. Eğer olayları doğru biçimde teşhis etmezsek, onları tedavi etmenin de mümkün olmadığını artık anlamamız gerekiyor.