M
Marsbahis
Administrator
Yönetici
Derbiyi bu manşet altında değerlendirmek sanırım en doğru yaklaşım olacaktır.
Önce sondan başlayalım; Fenerbahçe çok önemli bir 3 puan aldı. Her şey bir tarafa hem moral kazandı, takımın özgüveni yerine geldi hem de belirli bir süre için de olsa fikstür avantajını eline geçirdi.
Galatasaray’la puan farkının 4’e inmesi bir tarafa bir ay sonra sahasında ağırlayacağı rakibini yenmesi durumunda sezonun rengi ve kaderinin değişmesi de olasılıklar dahiline geldi.
Fenerbahçe yıllardır böylesi maçları kendi tarafına çevirmeyi, avantaj yakalamayı unutmuş bir takım görünümündeydi.
Hatta geçtiğimiz sezonlarda tam da bu maçlarda kaybettiği puanlar yüzünden yarış dışında kalmıştı.
Oysa bu sene önce Trabzonspor’u, peşinden deplasmanda üstelik 2-0 geriden gelerek Beşiktaş’ı geçti.
Galatasaray bu nedenle kritik bir viraj olarak orada duruyor şimdilik.
Bu işin stratejik tarafıdır ve önemlidir.
Diğer yanda oyuna gelecek olursak; kırmızıdan önce 2-0 geriye düşen Fenerbahçe’yi konuşmaya başlamak buraya kadar çizdiğimiz tablo ile çelişecektir.
Bu kadar dağınık, yerleşemeyen, birbiri ile pas alışverişi yapamayan, adam kaçıran, topa sahip olamayan bir takımın maçı kazanması çok kolay değildi.
Beşiktaş’ın 2-0 öne geçtiği bölümde Fenerbahçe’nin etkili ne bir atağı, ne bir pozisyonu ne de gücü vardı.
Kaleye şut çekmeyi bırakın, yaklaşamamıştı bile.
Orta alanda topa sahip olamıyor, geriden oyun kurma becerisi gösteremiyordu.
Hafta içi Fenerbahçe’nin Avrupa’da mesaisi var ve muhtemelen rakip Viktoria Plzen teknik ekibi maçı yakından takip etmiş; ön alan baskısının ne kadar etkili olduğu ve Fenerbahçeli oyuncuların paniğe kapılmalarını sağladıklarını notlarına almışlardır.
İkinci gol öncesinde top Beşiktaş yarı alanından baskı ile yavaş yavaş Fenerbahçe kalesine kadar geldi ve oradan sonra da hatalar zinciri Ederson, Asensio ve Alvarez ile devam etti.
Gerçekten inanılır gibi değildi.
Bu üç oyuncunun geldikleri liglerde çok benzer pozisyonlarda zoru rahatlıkla başardıkları düşünülürse Fenerbahçe’de işlerin neden yolunda gitmediğini detaylı bir şekilde sorgulamak gerekiyor.
Aslında bu bize Fenerbahçe’nin hala bir takım olamadığını da gösteriyor.
Beşiktaş tarafını da konuşmamız gerekirse; herhangi bir maçın 90 dakikasını tamamlayamadıklarını önceki karşılaşmalardan biliyorduk.
Saha, seyirci avantajı ve Fenerbahçe’nin bu haliyle olabilecek en iyi skorla maça başlamayı başardılar.
Bireysel performansı çok yüksek oyuncular vardı; Emirhan, Cerny, Toure ön plana çıkıyordu bu anlamda.
İlk gol Cerny ve Toure ortak yapımıydı.
İkinci golde de Emirhan ile başlayan baskı Toure’nin istasyon olmasıyla aynı oyuncunun skoru belirlemesiyle sonuçlandı.
Diğer tarafta Beşiktaş’ın kötü olanları da bulunuyordu; belki de onlar sonucu da belirleyen oyunculardı.
Kuşkusuz başa Orkun’u yazmalıyız. Gördüğü kırmızı kart onun için talihsizlikti ama 2-0 önde olan bir takımın lider oyuncusunun bu kadar agresif ve riskli müdahalede bulunması da bir o kadar acemiceydi.
Müdahale net kırmızı olmasına rağmen hakem ancak VAR ile doğru kararı verebildi.
Hakem için konuşulması gereken çok şey var ama onun için de çok kolay olmadığını hesaba katmak doğru yaklaşım olacaktır.
Bu kırmızıdan sonra zaten dağıldı ve bir daha toparlanamadı. Tüm kararlarında verdiği bu kartın etkisi vardı.
Rafa Silva da beklentilerin çok altında kalan bir oyuncuydu.
Ancak her şey bir tarafa Sergen Yalçın’a da bir paragraf açmamız gerekiyor.
Orkun’un gördüğü kart ne kadar acemiceyse onunki de katmerlisiydi. Neye tepki gösterdiği anlamak mümkün değildi.
Yaptığı değişiklikler de… Cerny’i neden oyundan çıkardı mesela?
Cengiz’le niye başladı?
Muhtemelen maçı tekrar izleyip, daha iyi değerlendirmesini yapacaktır.
Beşiktaş galibiyeti yönetemedi. Bir anlamda aslında kendileri de belki 2-0 öne geçtiklerine inanamadılar.
Kırmızıdan sonra beklenen etki kendini göstermeye başladı.
Ancak Fenerbahçe’nin yine de çok iyi olduğunu söylememiz fazlasıyla iyimser bir bakış olur.
Bu bölümde İsmail Yüksek ve Skriniar’ın lider oyuncular olarak sivrildiklerini gördük.
İsmail formayı aldığı günden beri bu takımı başka bir seviyeye getirdi dersek abartmış olmayız.
Attığı gol ile bir anlamda Fenerbahçe’yi diriltti diyebiliriz. Maçın kalan bölümünde de orta alanda yorulmak bilmez bir şekilde mücadele etmekten geri kalmadı.
Onun bu hali Asensio’yu da tekrar maça bağladı.
Fenerbahçe bu iki oyuncunun marifetiyle ilk yarıyı 2-2 tamamlamayı başardı.
Büyük iş başarmışlardı gerçekten.
Diğer tarafta Nene, En Nesyri, Kerem fazlasıyla hayal kırıklığı yaratmayı sürdürdüler.
Maçın son sözünü Jhon Duran söyledi, dersek yine abartmış olmayız.
Önce yaptığı müdahale sonra gol vuruşu hazırlanış ve zorluk derecesi bakımından düşünüldüğünde sezonun ilk üç golü arasına girmeye adaydı.
Bu gol olmasaydı Fenerbahçe golü bulabilir miydi?
İyimser olanlara maçı tekrar izlemelerini önereceğim.
Geçen hafta Gaziantep’teki Fenerbahçe’den eser olmadığını gördük.
Evet, kolay değil, bir derbi oynadı Fenerbahçe 2-0’dan geri geldi ancak bu karşılaşmayı doğru gözle değerlendirmez ve hataları görmezse Tedesco benzerlerinden canı yanabilir.
Diğer yanda takımlar bazen bireysel yetenekleri ön plana çıkan oyuncularıyla da kazanabilirler.
Bu maçı öyle görmek ve geride bırakmak gerekiyor.
İsmail, Asensio ve Jhon Duran hem attıkları gollerle hem de oyunlarıyla bu anlamda bireysel bakımdan sivrilen futbolcularıydı Fenerbahçe’nin.
Derbiler böyle oynanır zaten.
İyiler ve kötüler ile doğrularla hataların psikolojik mücadelesidir.
Geçtiğimiz yıllarda çok daha iyi oynadığı maçları kazanamayan bir Fenerbahçe vardı.
Bu kez dengelenmiş oldu.
Yarış yeniden heyecan hazandı!
Önce sondan başlayalım; Fenerbahçe çok önemli bir 3 puan aldı. Her şey bir tarafa hem moral kazandı, takımın özgüveni yerine geldi hem de belirli bir süre için de olsa fikstür avantajını eline geçirdi.
Galatasaray’la puan farkının 4’e inmesi bir tarafa bir ay sonra sahasında ağırlayacağı rakibini yenmesi durumunda sezonun rengi ve kaderinin değişmesi de olasılıklar dahiline geldi.
Fenerbahçe yıllardır böylesi maçları kendi tarafına çevirmeyi, avantaj yakalamayı unutmuş bir takım görünümündeydi.
Hatta geçtiğimiz sezonlarda tam da bu maçlarda kaybettiği puanlar yüzünden yarış dışında kalmıştı.
Oysa bu sene önce Trabzonspor’u, peşinden deplasmanda üstelik 2-0 geriden gelerek Beşiktaş’ı geçti.
Galatasaray bu nedenle kritik bir viraj olarak orada duruyor şimdilik.
Bu işin stratejik tarafıdır ve önemlidir.
Diğer yanda oyuna gelecek olursak; kırmızıdan önce 2-0 geriye düşen Fenerbahçe’yi konuşmaya başlamak buraya kadar çizdiğimiz tablo ile çelişecektir.
Bu kadar dağınık, yerleşemeyen, birbiri ile pas alışverişi yapamayan, adam kaçıran, topa sahip olamayan bir takımın maçı kazanması çok kolay değildi.
Beşiktaş’ın 2-0 öne geçtiği bölümde Fenerbahçe’nin etkili ne bir atağı, ne bir pozisyonu ne de gücü vardı.
Kaleye şut çekmeyi bırakın, yaklaşamamıştı bile.
Orta alanda topa sahip olamıyor, geriden oyun kurma becerisi gösteremiyordu.
Hafta içi Fenerbahçe’nin Avrupa’da mesaisi var ve muhtemelen rakip Viktoria Plzen teknik ekibi maçı yakından takip etmiş; ön alan baskısının ne kadar etkili olduğu ve Fenerbahçeli oyuncuların paniğe kapılmalarını sağladıklarını notlarına almışlardır.
İkinci gol öncesinde top Beşiktaş yarı alanından baskı ile yavaş yavaş Fenerbahçe kalesine kadar geldi ve oradan sonra da hatalar zinciri Ederson, Asensio ve Alvarez ile devam etti.
Gerçekten inanılır gibi değildi.
Bu üç oyuncunun geldikleri liglerde çok benzer pozisyonlarda zoru rahatlıkla başardıkları düşünülürse Fenerbahçe’de işlerin neden yolunda gitmediğini detaylı bir şekilde sorgulamak gerekiyor.
Aslında bu bize Fenerbahçe’nin hala bir takım olamadığını da gösteriyor.
Beşiktaş tarafını da konuşmamız gerekirse; herhangi bir maçın 90 dakikasını tamamlayamadıklarını önceki karşılaşmalardan biliyorduk.
Saha, seyirci avantajı ve Fenerbahçe’nin bu haliyle olabilecek en iyi skorla maça başlamayı başardılar.
Bireysel performansı çok yüksek oyuncular vardı; Emirhan, Cerny, Toure ön plana çıkıyordu bu anlamda.
İlk gol Cerny ve Toure ortak yapımıydı.
İkinci golde de Emirhan ile başlayan baskı Toure’nin istasyon olmasıyla aynı oyuncunun skoru belirlemesiyle sonuçlandı.
Diğer tarafta Beşiktaş’ın kötü olanları da bulunuyordu; belki de onlar sonucu da belirleyen oyunculardı.
Kuşkusuz başa Orkun’u yazmalıyız. Gördüğü kırmızı kart onun için talihsizlikti ama 2-0 önde olan bir takımın lider oyuncusunun bu kadar agresif ve riskli müdahalede bulunması da bir o kadar acemiceydi.
Müdahale net kırmızı olmasına rağmen hakem ancak VAR ile doğru kararı verebildi.
Hakem için konuşulması gereken çok şey var ama onun için de çok kolay olmadığını hesaba katmak doğru yaklaşım olacaktır.
Bu kırmızıdan sonra zaten dağıldı ve bir daha toparlanamadı. Tüm kararlarında verdiği bu kartın etkisi vardı.
Rafa Silva da beklentilerin çok altında kalan bir oyuncuydu.
Ancak her şey bir tarafa Sergen Yalçın’a da bir paragraf açmamız gerekiyor.
Orkun’un gördüğü kart ne kadar acemiceyse onunki de katmerlisiydi. Neye tepki gösterdiği anlamak mümkün değildi.
Yaptığı değişiklikler de… Cerny’i neden oyundan çıkardı mesela?
Cengiz’le niye başladı?
Muhtemelen maçı tekrar izleyip, daha iyi değerlendirmesini yapacaktır.
Beşiktaş galibiyeti yönetemedi. Bir anlamda aslında kendileri de belki 2-0 öne geçtiklerine inanamadılar.
Kırmızıdan sonra beklenen etki kendini göstermeye başladı.
Ancak Fenerbahçe’nin yine de çok iyi olduğunu söylememiz fazlasıyla iyimser bir bakış olur.
Bu bölümde İsmail Yüksek ve Skriniar’ın lider oyuncular olarak sivrildiklerini gördük.
İsmail formayı aldığı günden beri bu takımı başka bir seviyeye getirdi dersek abartmış olmayız.
Attığı gol ile bir anlamda Fenerbahçe’yi diriltti diyebiliriz. Maçın kalan bölümünde de orta alanda yorulmak bilmez bir şekilde mücadele etmekten geri kalmadı.
Onun bu hali Asensio’yu da tekrar maça bağladı.
Fenerbahçe bu iki oyuncunun marifetiyle ilk yarıyı 2-2 tamamlamayı başardı.
Büyük iş başarmışlardı gerçekten.
Diğer tarafta Nene, En Nesyri, Kerem fazlasıyla hayal kırıklığı yaratmayı sürdürdüler.
Maçın son sözünü Jhon Duran söyledi, dersek yine abartmış olmayız.
Önce yaptığı müdahale sonra gol vuruşu hazırlanış ve zorluk derecesi bakımından düşünüldüğünde sezonun ilk üç golü arasına girmeye adaydı.
Bu gol olmasaydı Fenerbahçe golü bulabilir miydi?
İyimser olanlara maçı tekrar izlemelerini önereceğim.
Geçen hafta Gaziantep’teki Fenerbahçe’den eser olmadığını gördük.
Evet, kolay değil, bir derbi oynadı Fenerbahçe 2-0’dan geri geldi ancak bu karşılaşmayı doğru gözle değerlendirmez ve hataları görmezse Tedesco benzerlerinden canı yanabilir.
Diğer yanda takımlar bazen bireysel yetenekleri ön plana çıkan oyuncularıyla da kazanabilirler.
Bu maçı öyle görmek ve geride bırakmak gerekiyor.
İsmail, Asensio ve Jhon Duran hem attıkları gollerle hem de oyunlarıyla bu anlamda bireysel bakımdan sivrilen futbolcularıydı Fenerbahçe’nin.
Derbiler böyle oynanır zaten.
İyiler ve kötüler ile doğrularla hataların psikolojik mücadelesidir.
Geçtiğimiz yıllarda çok daha iyi oynadığı maçları kazanamayan bir Fenerbahçe vardı.
Bu kez dengelenmiş oldu.
Yarış yeniden heyecan hazandı!